Umre Nedir? Nasıl Yapılır?

UMRE’NİN TANIMI, MAHİYETİ VE HÜKMÜ – UMRE NEDİR?

Umre kelimesi,ziyaret etmek anlamına gelmektedir. Dini bir terim olarak umre, “Belirli birzamana bağlı olmaksızın ihrama girerek Kâbe’yi tavaf etmek, Safa ile Merve arasında sa’y yapmak ve tıraş olup ihramdan çıkmaktan”ibarettir. Umrenin iki farzı vardır: İhram ve tavaf. Bunlardan ihram şart; tavaf, rükündür.Vacipleri ise sa’y ile tıraş olup ihramdan çıkmaktır. Ömürde bir defa umre yapmak sünnettir. Umrenin pek çok fazileti vardır. Özellikle Ramazan ayında yapılan umrenin sevabı pek çoktur.

Hz.Peygamberimiz(s.a.v) umre hakkında şöyle buyurmaktadır: “Umre,diğer bir umre ile arasındaki günahları siler” “Ramazanda yapılan umrenin sevabı bir haccın sevabına denktir.”

UMRE ‘NİN FARZ, VACİP VE SÜNNET OLAN MENASİKİ

Aşağıdaki Sıraya Göre Yapılır: Elbise tamamen çıkartılıp, ihram örtülerini sarınmalı. İki rekât ihram namazı kılmalı. Umreye niyet edip telbiye getirmeli. Umre tavafını yapmalı. İki rekât tavaf namazı kılmalı. Umrenin sa’yini yapmalı. Tıraş olup ihramdan çıkmalı.

UMRE’NİN MAHİYETİ VE HÜKMÜ

Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in: “Umre, ikinci bir umreye kadar yapılan günahların keffaretidir. Hacc-ı Mebrur’un ise cennetten başka karşılığı yoktur” buyurduğu bilinmektedir. Hanefi fûkahası; mali kudreti ve sıhhati müsait olan mü’minlere umre vacip midir,yoksas ünnetmidir?noktasında ihtilâf etmiştir. İbn-i Abidin bu konuyu izah ederken: “Cevhere sahibi vacip olduğunu sahihlemiştir. Bazıları ona mutlak olarak “Sünnet” adını vermişlerdir. Ama bu vücûba aykırı değildir.“ Rivayetten anlaşılansünnetolduğudur.Çünküİmam-ı Muhammed(r.a.) umrenin tetavvû olduğunu nassan söylemiştir. Fetih sahibi buna meyletmiş ve delilleri naklettikten sonra: “Vacip ve nafile olduğunu iktiza eden deliller çatışmıştır. Binaenaleyh biri sabit olmayıp mücerred Peygamber (sav) ile Ashabının ve tâbiûn’un fiilleri kalmıştır. Bu da sünnet olduğunu icabeder; biz de buna kail olduk” demiştir”hükmünü beyan etmektedir.

İmam-ı Merginani: “Bize göre umre sünnettir. İmam-ı Şafi (r.a.) indinde ise farzdır. Zira onun için Resûl-iEkrem(sav)’in: “Umrebirfarizadır.Tıpkı hacc farizası gibi”Hadis-iŞerifi vardır. Bizim için ise Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in: “Hacc bir farizadır. Umre ise bir tetavvûdur” Hadis-i Şerifi esastır. Çünkü umre, hiçbir vakitle kayıtlı değildir. Umre, ondan başka birşeyin niyetiyle de edâ olunur.Bu ise tetavvû(Sünnet) olmasının işaretidir.İmam-ıŞafii(rh.a)’nin rivayet ettiği Hadisin tevili ise; umrebir takım amellerle takdir olunmuştur. Tıpkı hacc ibadetinde olduğu gibi. Zira Hadis-i Şerif’ler arasındaki tearruz (Biri bırakılmadan, diğeriyle amel edilemiyen, birbirinin zıddı) ile farziyyet sabit olmaz” hükmünü beyan etmektedir. Sahabe-i Kiram “Umre” için “Küçük hacc” demiştir. İbn-i Abidin: “Ramazan ayında umre yapmak başka zamanda umre yapmaktan efdaldir. Fetih sahibi bunu İbn-i Abbas’tan rivayet edilen şu hadisle istidlâl etmiştir: “Ramazanda bir umre yapmak, bir hacca bedeldir” Müslim’in bir tarıkinde: “Bir hacc iktiza eder veya benimle bir hacc“ denilmiştir. Müslim demiştir ki: “Selef – Allah onlar sebebiyle bize rahmet etsin-” Umre’ye “Küçük hacc” derlermiş.Peygamber(s.a.v.) dört defa umre yapmıştır.Sahih rivayete göre bunların hepsi Hicretten sonra Zilkâde ayında olmuştur.

İHRAM

Hac ve Umre yapacak bir kimsenin ilk işi ihrama girmektir. İhrama girmek Hac’cın ve Umre’nin şartıdır.İhrama girmeden hac yapılamaz.

İHRAM NEDİR?

Önce “İhram” kelimesi üzerinde duralım. Lûgat’ta ihram: “Ayaklar altına alınamayan bir hürmete girdi” manasına gelen “Ahreme” fiilinin masdarıdır. İhrama girene “Haram” denir ki “İhrama girmiş” manasınadır. Sıhhat’ta da böyle denilmiştir. İhrama giren kimseye, ihramlı olduğu sürece “muhrim”denir.Şer’anihram;hususi birtakım hürmetlere girmek ,yani onları iltizametmektir.” Haccın şartlarından biri olarak ihram, hac ya da umre yapmaya niyet eden kişinin, başka zamanlarda işlemesi mübah olan bazı fiil ve davranışları, belirli bir süre kendisine haram kılması, yasaklamasıdır. Buna “ihrama girme” de denir. İhrama girmiş olmanın gereklerinden biri olarak bürünülen havlu ve benzeri türden dikişsiz kıyafete de halk arasında ihram denmektedir. Ancak “ihram” bu değildir. Usulüne göre ihrama girilmediği sürece söz konusu bu örtülere bürünmekle ihramagirilmişolunmaz.

İHRAMA NASIL GİRİLİR?

İhram’a girmenin rüknü; niyyet ve telbiye’dir. Bu ikisinin bir arada bulunması gerekir. Bunlar olmadan ihrama girme gerçekleşmez. Telbiye yapar, niyyet etmezse ihrama girmiş olmaz. Hanefi fûkahası; niyetle telbiyenin arasının açılamıyacağını, ikisinin bir arada bulunması gerektiğini esas almıştır. Nitekim Husâm-ı Şehid’in; “İhrama niyetle girilir, ama bu telbiye ederek olur. Nasıl ki namaza niyetle girilir, ama tekbir almak şartı iledir. Sadece tekbirle girilmez” hükmü mutemed kavil olarak beyan edilmiş.Yani; nasıl namaza niyet ve iftitah tekbiri ile başlanırsa; hacc ve umre’ye de; mikatlarda ihrama girerek başlanır.İhram’a girmekde; niyyet ve telbiye ile olur.

NİYET :

“Niyet”, yapılacak haccın şeklini kalben belirlemektir. Ayrıca lisanen söylenmesi müstehaptır.Burada temettu haccının yapılışı esas alındığına göre niyet umre için yapılacaktır.

Şöyle niyet edilir;

“Allah’ım umre yapmak istiyorum. Bunu kolaylaştır ve kabul eyle“ Telbiye: (Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk, innel hamde ve’n-ni’mete leke ve’l mülk lâ şerike lek) demektir.”Allah’ım! Davetine icabet ediyorum.Emrine boyun eğiyorum.Bütün varlığımla sana teslim oldum. Senin hiçbir ortağın yoktur. Tekrar tekrar davetine icabet ediyorum. Şüphesiz hamd sana mahsustur.Nimet senindi rmülkde senin…Senin hiçbir ortağın yoktur.“Böylece niyet edilip telbiye söylenince ihrama girilmiş olur. Ancak ihrama girmeden önce, sünnet ya da müstehap olarak yapılması gereken hususlar vardır.İhrama girerken bunlarada riayet edilmelidir.Buna göre; İhrama girmek isteyen kimse, ön hazırlık olarak tırnaklarını keser. Gerekiyorsa, saç ve sakal traşı olup bıyıklarını düzeltir. Mümkünse gusleder. Bu gusül temizlik amacıyla yapıldığı için özel durumda olan bayanlar da guslederler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in ihrama girmek için gusül abdesti aldığı rivayet edilmiştir.

Nitekim İmam-ı Merginani; ihrama girerken gusül abdesti almanın hükmünün, tıpkı cum’a namazına giderken alınan gusül abdesti gibi olduğunu beyan ettikten sonra: “İhram için gusül abdesti almak efdaldir. Zira temizliğin manası, onda eksiksiz bir şekilde zuhur eder. Ayrıca Resûl-i Ekrem (sav) de bunu ihtiyar etmiştir” buyurmaktadır. Gusül mümkün olmadığında abdest alır. Varsa güzel koku sürünür. Giymekte olduğu normal giysilerini ve iç çamaşırlarını çıkarıp, sadece “izar”ve”rida”denilen iki parça ihram örtüsüne sarınır.

Zira Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in (İhramı esnasında) izâr ve ridâ giyindiği bilinmektedir. Dikişli elbise giyilmesi menedilmiştir. Avretini örtmesi sıcak ve soğuktan korunması için, belden aşağısını izâr’la, belden yukarısını da ridâ ile örter.Hindiyye’de: “Avret yerlerinin örtülmesi şartı ile, ihramın bir parçadan ibaret olması caiz olur. Tatarhaniyye’de de böyledir. İzâr; göbekten dizkapağına kadar olan yeri örten bir peştemaldır. Ridâ ise; sırta, omuzlara ve göğüse örtülen havludur. İzâr göbeğin üstüne bağlanır. İhramı iğne ile tutturmak veya iple bağlamak kötü bir iştir. Ancak böyle yapan kimseye de birşey gerekmez. Bahru’r Raik’te de böyledir. İhrama giren kimse; ridâ’sını sağ omuzunun altından alır ve sol omuz başınakor, böylece sağomuzu açıkta kalır.Hizanetü’l Müftin’dede böyledir”hükmü kayıtlıdır. Başını açar, çoraplarını ve ayakkabılarını çıkarır. Terlik ve benzeri şeyler giyer. Bayanlar normal kıyafetlerini değiştirmezler. Bundan sonra, kerâhat vakti değilse iki rek’at “ihram namazı” kılar. Hz. Cabir (r.a.)’den rivayet edilmiştir ki; “Resûl-i Ekrem (sav) “Zül’l-Huleyfe”de ihrama girdikten sonra iki rek’at namaz kıldı.” Dolayısıyla mükellef, ihrama girdikten sonra iki rek’at namaz kılar ve şöyle der : “Allâhümme innî ürîdül hacce feyesirhü lî vetekabbelhü minnî“ Manası: “Allah’ım!.. Ben haccetmek istiyorum,niyetimbudur.Bunu bana kolay kıl ve benden kabul buyur.”

Hacca niyet eden kimse bunu söyler.Eğer “Umre’ye”niyetederse,hacc yerine umreyi söyler!.. Daha sonra yüksek sesle Telbiye getirir. Bayanlar telbiye söylerken seslerini yükseltmezler. Telbiye’den murad şu duayı okumaktır : “Lebbeyk Allâhümme lebbeyk; lebbeyke lâ şerikeleke lebbeyk,innel hamde venni’meteleke vel’mülkelâşerîkeleke“Manası:”Emrine hazırım!..Allah’ım, emrine hazırım!.. Emrine hazırım, senin kat’iyyen şerikin (ortağın) yoktur!.. Emrine hazırım!.. Şüpheyokki;hamdda,nimetde,mülkde,sadece sana mahsustur.Kat’iyyen Senin ortağın yoktur.”İhrama niyyet etmeden; sadece telbiye söyleyen kimse “Muhrim” olmaz. Serahsi’nin Muhıyt’inde de böyledir. Zira ibadet; ancak niyyet ile hasıl olur. Hem niyyet eden, hem de telbiye getiren mükellef “Muhrim” durumdadır. Namazlarının sonunda, yüksek bir yere çıktığı, bir vadiye indiği veya bir kafile ile karşılaştığı zaman telbiye getirir. Ayrıca seher vakitlerinde yüksek sesle telbiye duasını okur. Hanefi fûkahası; her durum değişikliğinde telbiye’nin yüksek sesle (Fakat, gırtlağı zorlamadan) okunmasının müstehab olduğu hususunda ittifak etmiştir. Niyet ve telbiye’nin yapılmasıyla ihrama girilmiş ve “ihram yasakları” başlamış olur..“